23 Aralık 2007 Pazar

TEKSTİL' DE SES GRUPLARI VE SEGMENTASYON


Tekstil sektöründe, özellikle moda da koleksiyon yaş segmentlerine ve ses gruplarına göre hazırlanır. Firmanın ne ürettiği yada marka olup olmaması önemli değildir.(dokuma, örme, denim, triko, aksesuar vs. fark etmez!.. ) Modacı kendi haritasını belirlemek ve pazarlamacının hedef kitlesini şekillendirmek için böyle bir yol izlemek zorundadır. Pazarlama departmanları da zamanlarının çoğunluğunu hedefledikleri kitlenin özelliklerini anlayarak onlara en uygun ürün ve hizmeti sunmaya adarlar. Bu konularda reklam kampanyaları düzenlerler, özel promosyonlar hazırlarlar, ürünlerinin paketlerini veya mağazalarını hedef kitlelerine göre şekillendirirler v.b.SES grupları pazarın segmentasyonunda başvurulan en temel tanımlardan bir tanesidir. Kısaca Sosyo Ekonomik Statü manasına gelmektedir. Hedef kitlelerin durum ve davranışlarının belirlenmesinde SES gruplarının etkisi büyüktür. SES grupları oluşturulurken sosyal hiyerarşi içerisinde kişiler yani tüketiciler değerlendirilir. Dolayısıyla, aynı SES grubundaki üyeler hemen hemen aynı statüye sahip olurken, diğer sınıfın üyeleri ya daha fazla ya da daha az statüye sahip olmaktadır. SES gruplarının oluşumunda genel olarak aşağıdaki kriterler üzerinden değerlendirme yapılır:

. Meslek
. Eğitim
. Gelir Seviyesi
. Gelirin kaynağı
. Yaşanılan evin tipi
. Yaşanılan çevrenin yapısı
. Sahip olunan mal, mülk (ev, yazlık, otomobil, elektronik eşya)

Mesela herhangi bir kişinin gelirinin iyi olması onun üst sınıfta yer alması için yetmemektedir. Bunun yanında iyi bir eğitim ve yaşanılan yerin de önemi vardır. SES grupları A, B, C1, C2, D ve E olmak üzere 6 ana gruba ayırılırlar. Tabiiki bu grupların sahip oldukları genel özellikler her ülkeye göre değişmektedir. Türkiyede'de SES gruplarını ortak bir tanıma kavuşturmak için çalışmalar belli bir süredir yapılmaktadır.Bu rapora göre örnek verecek olursak; A grubu bireyler: Genellikle yüksek kesim, B Grubundaki üyeler A grubundan biraz daha düşük, C1 VE C2 Grubu orta kesim, D ve E grubu olarak belirlenen grubun eğitim düzeyi ilkokul mezunu ve en düşük seviye.
Moda ve Tekstille bunun bağlantısı ise, tasarlıyacagınız ürün, kumaşından, aksesuarına kadar, kalıp ve dikim aşamasından hep bunlarla bağlantılı süreclerde çalışmaktadır ki, maliyeti ses gruplarını etkilemektedir. Dolayısıyla, sizin belirlediğiniz hedef kitleye göre, planlama ve üretim yapılır. Tabii belli bir firmaya bağlı çalışıyorsanız, oranın belirlediği hedef kitle ve segment odaklı çalışmak zorundasınız.
Segmentasyonda ise, yaş belirlenir. Yani yapacağınız tasarımlar, yaş segmentini oluşturacak düzeyde belirlenmek zorundadır ve yapılmalıdır.

BAŞARI HİKAYELERİ

Başarının bambu ağacı ile alakası ne?

Gerçekten doğru değil mi? Başarının bambu ağacı ile alakası ne olabilir ki; çinliler bambu ağacını şöyle yetiştirir:
''… Önce ağacın tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir. 1. yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz. Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı 2. yılda da toprağın dışına filiz vermez. 3. ve 4. yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir.
Fakat inatçı tohum bu yılda da filiz vermez. Çinliler büyük bir sabırla 5. yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler.
Ve nihayet 5. yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve 6 hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır.
Akla gelen ilk soru şudur;
Çin bambu ağacı 27 metre boyuna altı hafta da mı yokda 5 yıldamı ulaşmıştır?
Bu sorunun cevabı tabii ki 5 yıldır. Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi, ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edebilir miydik?..
Başarının şartları her zaman çok basittir.
1. Bir süre için çalışın
2. Bir süre tahammül edin
3. Her zaman inanın ve hiçbir zaman geri dönmeyin.

KAVAKLA KABAK


Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş bir zamanlar… Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına salınarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş hızla büyümüş ve nerdeyse kavak ağacıyla aynı boya gelmiş.
Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:
'' Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç? ''
'' On yılda'' demiş kavak.
'' On yılda mı?'' diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak. ''
''Bak neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim! ''
'' Doğru'' demiş ağaç, '' Doğru''
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgarları başladığında kabak önce üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış.
Sormuş endişeyle kavağa?
- Neler oluyor bana ağaç?.
- ''Ölüyorsun'' demiş kavak.
- Niçin?
- '' Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.''

SAĞIR KAPLUMBAĞA

Kaplumbağalar kendi aralarında yarış yapmak istemişler, zor yokuşlu tepeyi kim çıkarsa ona çok büyük ödül verileceği duyurulmuş.
Ama bu tepe o kadar yüksekmiş ki, kimse oraya çıkmaya ve tırmanmaya cesaret edemiyormuş. Sırf ödülü kazanmak için, hile yapmak niyetiyle bu yarışmaya katılmak istemiş bazı kaplumbağalar, ama katılmaya cesaret edemeyenler ise, dedikodu yapıyormuş kendi aralarında.
‘’ Kimse o tepeyi çıkamaz, boşuna uğraşmayın diye !..’’
Kaplumbağalar yarış zamanı gelince başlamışlar tırmanmaya, aradan saatler geçmiş, tepe varılacak gibi değil, bazıları pes etmeye başlamış, bazıları ise devam ediyormuş ama arkalarından bir ses; ‘’ Boşuna uğraşmayın, çıkamazsınız o tepeyi !.. ‘’
Kaplumbağalarının bazıları da, bu sese ve dedikoduya yenik düşmüşler. Ve pes etmişler, içlerinden bir tanesi yoluna devam etmiş, hiç yılmadan ve pes etmeden tepeyi tırmanmış.
Aşağıya indiğinde, o tepeyi nasıl tırmandın diye sormuşlar kaplumbağaya, hiç yanıt vermemiş kaplumbağa. Çünkü sağırmış. Sizde bazı şeyleri duymazdan gelin ve pes etmeden yolunuza devam edin.

Bu hikayeler size çocuk masalı gibi gelebilir, ama ders çıkarılması gereken hikayeler bence. Hayatın gerçekleri olarak kabul ettiğim bu hikayeleri sizlerinde ders çıkarmasını umduğum için paylaşamak istedim.

RESSAM VE ÖĞRENCİSİ

Renklerin ustası olarak anılan büyük bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış.Büyük usta öğrencisini uğurlarken, yaptığı resmi şehrin en kalabalık meydanına koymasını ve yanına da kırmızı bir kalem bırakmasını, halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmesini istemiş.
Öğrenci birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş. Üzüntüyle ustasına gitmiş.
Usta ressam üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş. Öğrenci resmi yeniden yapmış..Usta yine resmi şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını ve yanına da insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı ile bırakmasını önermiş. Öğrenci denileni yapmış.
Birkaç gün sonra bakmış ki resmine hiç dokunulmamış. Sevinçle ustasına koşmuş. Usta ressam şöyle demiş:"İlkinde insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı. İkincisinde onlardan yapıcı olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi. Emeğinin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın. Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma."

Kaynak: Başarı hikayeleri

RENKLERİN DANSI


‘’ Sevgi ışıktır, ışık bilgi’’
Sloganımız buydu. İlk önce bale gösterisi ile başlamıştı, sonra çocukların ellerindeki renkli kurdeleler gökkuşağı gibi ışık ve sevginin çeşitli renklerini saçıyordu. Beyazlar içindeki çocuklar, masum görünüşlerine daha da çok masumiyet katıyordu. Ardından defile başlamıştı.
Midi boydan, uzun kloş boya doğru uzanan etek boyları, üzerindeki renkli boy orantılı ceketlerle kombin yaratıyordu. Büstiyer ve gömleklerin üzerindeki renkli pul işlemeler, transparan şort ve pantolonlarla bütün oluşturuyordu. Ceket ve eteklerdeki perspektif açı adeta dans ediyordu ve insana ‘’renklerin içinde, düşlerin içinde, olmak sessizce!..‘’ dedirtiyordu.
Şimdi merak ediyorsunuz değimli? Bu defile ne zaman, nerdeydi diye? Yıl, 1999, yer, Lütfi Kırdar Kongre Sarayı, Saat: 19 suları. Yıllar geçti ardından ama aynı heyecanı tekrar içimde hissediyorum. İşte moda ve tasarımcılık böyle bir şey, yıllar geçsede hiçbir zaman o heyecanınızı yitirmiyorsunuz?

AR-SE (Neslihan Yargıcı) Defile

1999 yılı AR-SE (Neslihan Yargıcı) yönetmeliğinde gitmiş olduğum 1 yıllık eğitim süreci, bana moda hayatımda farklı bir bakış açısı kazandırdı. Burada, çizim nasıl yapılır, model ve tasarım nasıl çıkarılır, renk varyantları ve koleksiyon hazırlama aşamaları gibi eğitimlerin sonunda ise, defile organizasyonuyla sonuçlanan bir gelişim süreci.
Meslek Lisesi çıkışlı olduğum için, kalıp çıkarma ve dikiş dikme gibi avantajlarımı burada fazlasıyla kulllanmıştım.
Şimdi düz lise mezunu olup, bu işe heves etmiş pek çok genç arkadaşımın tekstile bu tür kurslara katılarak başlamış olduğunu gözlemliyorum. Ama maalesef kurs yada okulu biridikten sonra çok hayal kırıklığına uğruyorlar. Tekstil çok fedakarlık istiyen bir meslek dalı, özellikle modacı ve tasarımcı olmak bu kadar kısa sürede olunabilecek, basit bir iş değil. Temel iyi olmadığı sürece, bilinçsiz yapılan bir uğraş haline dönüşüyor. Pek çok arkadaşım var, bu meslek dalına heves edinmiş ve uğraş veren. Ama ben neticede şunu anladım ki, çocukluğumdan beri bu mesleğin içinde olmama rağmen, hala bir şeyler öğrenme ve eksiklerimi tamamlama çabası veriyorum. Bu iş hiç göründüğü kadar basit değil.
Cemil İpekçi'nin bir röportajında okumuştum. Bu işe ilk başladığı zamanlarda, İstanbul'un ara sokaklarında bir atölyede stilist olarak çalışıyormuş. Ve burada fareler cirit atıyormuş. O kadar iğrenç bir ortammış ki, 15 yaşı altındaki ufak çocukları çalıştırıp, müşteri geldiğinde onları masa altlarına saklıyorlarmış. Bu tür yerler görmedim dersem yalan söylemiş olurum. Maalesef ki, küçük atölyelerde bu tür şeylerle karşılaşmak çok mümkün. Bir çok atölye ve firma, sigortasız eleman çalıştırıyor veya herhangi bir ücret vermeden, deyimsizsin diye insanların haklarını yiyorlar. Bu piyasaya yeni atılmış ve hevesli olan genç arkadaşalar da sadece biraz deneyim edinebilmek için bu tür şeylere göz yumuyorlar.Yada büyük hayallerin peşinde koştukları için, yerlerinde sayıklıyorlar.
Şimdi sormak lazım, hatalı olan burada, bu işe hevesli olan genç arkadaşlarmı, yoksa firmalar mı?...
Benim tavsiyem sadece, bu işe gerçekten emek verin ve sabırlı olun. ve en önemlisi mümkün ise, meslek lisesi bitirin ardından kurslara katılın ama idealleriniz yüksek olsun, mutlaka bu işin, yüksek okulunu okuyun. Moda, Tasarım, Tekstil yada GSF mezunu olun.
Ve hiç pes etmeden, yılmadan sürekli çalışın. (Hayalleriniz büyük olsun ama adımlarınız küçük.)